Orman Yangınlarının Peyzaj ve Ekolojik Denge Üzerindeki Etkileri

TARİH:

01 Ekim 2021

Orman Yangınlarının Peyzaj ve Ekolojik Denge Üzerindeki Etkileri

Defne Akşin Akyol


  Türkiye’de 28 Temmuz 2021’de Manavgat’ta başlayan orman yangınları, daha sonra hızla tüm sahil kesimlerini etkisi altına aldı ve yıkıcı boyutta zararlara yol açtı. 100 bin hektarın üzerinde orman alanının yanarak kül olduğu bölgelerde on binlerce kültür ve yaban hayvanı can verirken, sekiz kişinin de yaşamına mal oldu. Kaybolan doğal alanlar ve canlılar ise bölge halkının uğradığı maddi ve manevi kayıpların yanı sıra, kültürel peyzaj üzerinde de ölçülemeyen hasarlar oluştu.

  Farklı kaynaklardan gelen yangın haberlerini ve yorumlarını izlerken, zihnimi kurcalayan bazı konulara yanıt aradım. Acaba tarih boyunca yangın ile rejenere olan bu ekosistemlerde denge nasıl bozulmuştu ki, günümüzde yaşanan boyutlarda tahribat meydana geliyordu?

  WWF Türkiye Direktörü Dr. Sedat Kalem’e göre “2021’de yaşadığımız olay sıra dışı. Toplam yanan alanın büyüklüğü bundan önceki yıllarla kıyaslanmayacak kadar fazla; 20 yılda yanan alan kadar 2021’de orman yandı”.

  Normalde orman yangınları sağlıklı bir peyzajın doğal bir parçasıyken, günümüzde ekosistemleri ortadan kaldırabilecek boyutta felaketlere dönüştü. Bir zamanlar bir kaç dönüm arazide orman altı çalı dokusunu yakarak yeni filizlere alan açan alevler, şimdi öyle bir kudretle yanıyor ki, anaforlar yaratarak kontrolünü neredeyse imkânsız hâle getiriyor. Yangınları ”gerekli” olmaktan çıkarıp “zararlı” hâle getiren iki faktörden bahsediliyor: İklim değişikliği ve yangın baskılaması. İklim değişikliği sonucunda bitkisel materyal aşırı bir kuruluk seviyesine erişiyor ve çıra gibi yanabiliyor. İnsan hayatını ve yapılarını tehdit eden yangınların söndürülerek baskılanması ise tonlarca yakıt malzemenin birikmesine yol açmakta.

  Tarihte yangınlar ekolojinin yeniden başlatma tuşu işlevini üstlenmekteydi. Yıldırım düştüğünde otlar ve çalılar tutuşup, orman altındaki bitki örtüsü yanmaktaydı. Bu, özellikle kızılçam gibi kuru ormanlar için önem teşkil ediyordu, çünkü yağmur ormanlarında ölü bitki materyalinin bozunup ayrışmasını sağlayan mikrobiyal faaliyet düzeyi bu tür kuru ortamlarda çok düşüktür. Böylelikle orman altını boğan ve canlılığa imkân vermeyen bu ölü bitki materyali ortadan kalkarak, yeni yetişecek ve otçul hayvanlara besin kaynağı sağlayacak bitkilere alan açmaktaydı. Yanan ormanın altında yetişen otlarla beslenen bu hayvanlar, ormanın yanmayan bölümlerinde barınak bulmaktaydı. Bitki ekolojisi de bu yangınlardan faydalanmaktaydı, çünkü bir türün baskın hâle gelmesi engellenmekteydi. Yangına adapte olan kızılçam gibi ağaçların kabukları kalınlaşıp, yangından sonra rejenere olabilmekteydi. Zayıf gövdeli ağaçlar elimine olmakta, yanık materyalin sağladığı besinlerle toprak zenginleşmekte ve zemine ışık erişebilmekteydi. Bir kaç yılda bir tekrarlanan bu yangınlar ile yanıcı materyalin de birikmesi engellenmekteydi. Bu daha parçalı bir dokuyu mümkün kılıyordu. Bu parçalı yapı ise gelecek yangınlar için bir yangın tutucu konumunu üstlenmekteydi ve bu şekilde kontrollü boyutlarda kalmasını da sağlamaktaydı. Tekrar yıldırım düşüp, çıkan yangın daha önce yanmış bir alana eriştiğinde, yanacak yakıt materyali sınırlı olduğundan önü kesilmiş oluyordu.

  Günümüzde ise insan yerleşimlerini ve çevrelerini korumak için yangınların hızla söndürülmesi gerekiyor. Bu nedenle de orman altı kuru doku artmakta. Sıklıkla tek türle sınırlı ve aşırı sıklaşmış ormanlarla örtülü alanlarda yangınların yayılması ise orman altı dokusunun değil, taçların alev alması ile sonuçlanmakta. Yüksek etkili bu orman yangınlarından kurtulabilen hayvanlar avcı türlerden saklanabilecekleri bir alan bulamamakta ve civar bölgelerden gelen istilacı bitki türleri ile bitki popülasyonu bozulmaktadır. “Sürü bağışıklığını” yitiren ormanlar gittikçe daha savunmasız kalmaktadır1.

  Orman yangınlarının %90’ı insan kaynaklıdır. Ormanların içerisinde açılan taş ocakları, yüksek gerilim hatları ve bireylerin dikkatsiz davranışları sonucu pek çok yangın çıkmaktadır.

  Türkiye’de yaşanan yangınlar ise Güney Avrupa’yı da etkisi altına alan bir sıcak hava dalgası sonucunda patlak vermiştir. Bölgenin üzerinde oluşan yüksek basınç kubbesi ısıyı yükseltmiş, ısınan havayı da hapsederek dağılmasına mani olmuştur2. Güney kesimlerde iki yıldır yağış miktarının azalmasından kaynaklanan kuraklık toprağı susuz bırakmış, ot ve çalıların aşırı kurumasına yol açmıştır.

  Bu kontrolsüz yangınlar on binlerce çiftlik hayvanının ve sayısı bilinmeyen yaban hayvanının telef olması, hektarlarca ormanın ve çam ormanları ile zeytinlikler etrafında oluşmuş narin ekosistemlerin yok olmasıyla sonuçlanmıştır. Muğla bölgesine has çam balı üreten arıların habitat ve ekosistemleri de neredeyse silinmiş, arı kovanları yanmıştır.

  Doğa Koruma Merkezi’nden (DKM) yapılan açıklamada, orman yangınlarıyla birlikte kızılçam (Pinus brutia) ormanları ve maki ekosistemlerine özgü ve yangın yüzünden yaşam ortamları ile popülasyonları zarar görmüş birçok tür bulunduğu aktarıldı. Bu yangınlarda Antalya ve Muğla illerinde yaklaşık 118.000 hektar orman ve maki ile birlikte sadece ağaç ve çalılar kaybedilmediği, bütün biyolojik çeşitlilik unsurlarının zarar gördüğü ifade ediliyor. Bunlar arasında memeli hayvanlar (bozayı, yaban keçisi, oklu kirpi, karakulak, vb.), kuşlar (Anadolu sıvacısı, aksırtlı ağaçkakan, balık baykuşu, kızıl akbaba, arı şahini, vb.), kelebekler (59 tür kelebeğin yangından etkilendiği belirtilmekte), endemik bitki türleri (Centaurea türleri, Silene aydosensis, Alyssum discolor, Cytisus gueneri, Teucrium alyssifolium, vb.), semender ve kertenkeleler gibi canlılar bulunmakta. Bunlar için gerekirse yanan alanlarda uygun yaşam koşullarını oluşturup bu türlerin geri getirilmesi yoluyla ekosistemin onarılması yaklaşımı benimsenmektedir3.

  Yangınlar sadece fauna ve floraya zarar vermekle kalmamıştır. Kültürel peyzaj da ağır hasar almıştır. Yanan köyler, kasabalar, tarımsal alanlar ve turizm tesislerinin yanı sıra yürüyüş rotaları, antik kentler ve müzeler de etkilenmiştir.

Yürüyüş Yolları

  850 km uzunluğundaki Karia Yolu, Bozburun ve Datça Yarımadaları, Gökova Körfezi ve İç Karia olmak üzere dört ana bölüm ve Muğla çevresinden oluşmaktadır. Bu etaplardan Marmaris– İçmeler’den başlayıp Bozburun Yarımadası’nı içine alan Bozburun Etabı büyük hasar almıştır. Bu bölgedeki görkemli kızılçam ormanları ve makilikler küle dönmüştür.

Antik Kentler

  Yangından etkilenen bölge maalesef kültürel varlıklar yönünden de büyük zenginlikler barındırmaktadır. Manavgat yangınında zarar gören Lyrbe Antik Kenti Helenistik Çağ’da, M.Ö. 3. yüzyılda kurulan, içinde Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılar bulunduran bir kent. Kızılçam ağaçlarının içinde kalan kentin birçok yapısının yıkıldığı ve yangın nedeniyle zarar gördüğü gözlemlendi. Hellenistik, Bizans ve Roma dönemine ait kalıntıların olduğu antik kentte, Pamfilya bölgesinin en iyi korunmuş agorası da yer alıyor. Hamam, tapınak, sarnıç, kilise ve mezar yapılarının yer aldığı kentte, bu yapıların yangın nedeniyle bazı bölgelerinin siyahlaştığı görüldü. Yangından en az etkilenen bölümün ise agora olduğu, dış kısmındaki ağaçlar yanarken, iç kısmında bazı ağaçların yeşil kaldığı görüldü. Birçok ağacın yıkıldığı kentte, bazı bölümlerde ise çökmeler oldu. Kentin geçiş güzergahı ise alevler nedeniyle simsiyah oldu4. Aynı şekilde Turunç’ta Amos Antik Kenti, Bayır köyünde Syrna Antik Kenti yangında zarar gören kültürel mirasımızdan bazıları.

Müzeler

  Orman alanında çıkan yangınlar Karatepe Aslantaş Açık Hava Müzesi’ni tehdit edince tarihi eserler tedbir amaçlı Osmaniye Müze Müdürlüğü’ne nakledildi. Müze 4341 hektar büyüklüğündeki Milli Park içerisinde yer almaktadır. Bu müzede son Hitit dönemine ait M.Ö. 8.yy’dan kalma sınır kalesi bulunmaktaydı. Osmaniye Bal Müzesi de yanma tehlikesi geçirmiştir. Marmaris’in Bayır Köyü’nde bulunan ve müze olarak kullanılan asırlık yağ fabrikası ise teşhirinde bulunan 100 yıllık arıcılık ve zeytinyağı üretiminde kullanılan aletler ile birlikte tamamen yandı. Bütün bu yıkım ve kayıpların sonucunda, yangın bölgelerinde alınacak tedbirler sıkça dile getirildi. Yitirilen veya bozulan ekosistemlerin onarılması için yapılacak çalışmanın temel ilkeleri ise Doğa Koruma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı, ekolog Dr. Uğur Zeydanlı tarafından şöyle özetlenmektedir:

1. Kızılçam ormanları ve makiler kendilerini yenileyebilen sistemlerdir. Toprak ve diğer şartlarla ilgili herhangi bir sorun olmadığı durumlarda ağaçlandırma yapılmamalıdır.

2. Makilik alanların kızılçamla ağaçlandırılması yoluna gidilmemelidir. Makiler, Akdeniz’in biyolojik çeşitlilik açısından en önemli ekosistemleridir, birçok nadir türü barındırmaktadır.

3. Yanan alanlarda ekosistemin diğer bileşenleri de düşünülerek planlama yapılmalıdır. Nadir ve tehlike altındaki türlerin popülasyonları iyileştirilmeli, bu türlerin yaşam ortamı ihtiyaçları karşılanmalıdır.

4. Orman ve maki ekosistemlerinin su, temiz hava, rekreasyon, odun dışı orman ürünleri, yerel ekonomiyi desteklemek gibi topluma sağladığı birçok fayda bulunmaktadır. Ekosistem hizmetleri başlığı altında toplanan bu ürün ve hizmetlerin de geri getirilmesi ekosistem onarımı çalışmalarının ana unsurlarından biri olmalıdır5. Ormanları ve içerisinde barındırdığı kaynakları en iyi koruyacak olanlar ise orman köylüleridir. Yaşamlarını ve ekonomilerini bu kaynaklar yoluyla sağlayan orman köylülerinin hayatiyetinin korunması, gelecekte yaşanabilecek orman yangınlarında bilgi ve tecrübeleriyle, en ön safta bir kalkan olmalarını sağlayacaktır.

Defne Akşin Akyol, Y. Peyzaj Mimarı


ÜSTTE Çökertme, Muğla; “As wildfires rage in Turkey and southern Europe, local officials plead for help”; The Washington Post, 02.08.2021.

DİPNOTLAR

1 https://www.wired.com/story/wildfires-used-to-behelpful-how-did-they-get-so-hellish Erişim: 18.08.2021.

2 “As wildfires rage in Turkey and southern Europe, local officials plead for help”; The Washington Post, 02.08.2021.

3 “Yangınlardan Sonra Ekosistem Onarılmalı”; Eko IQ, 27.08.2021.

4 “Manavgat’taki yangın Lyrbe Antik Kenti’ne de zarar verdi”; Cumhuriyet, 08.08.2021.

5 “Yangınlardan Sonra Ekosistem Onarılmalı”; Eko IQ, 27.08.2021.

ETİKETLER

Ege Mimarlık
Görüş
Defne Akşin Akyol
Orman Yangınlarının Peyzaj ve Ekolojik Denge Üzerindeki Etkileri

YORUMLAR

Yorum yapmak için giriş yapmalısınız.

Orman Yangınlarının Peyzaj ve Ekolojik Denge Üzerindeki Etkileri

GÖRÜŞLERİNİZİ YAYINLAYALIM

GÖRÜŞ EKLE
SON
GÖRÜŞLER